Avukat Mehmet Özgen, işletmelere 'Video ve fotoğraf' paylaşımı uyarısında aynen şu ifadelere yer verdi:

"İnsanlar tarih boyunca birbirlerini gözetlemişler ve meraklarını tatmin etmişlerdir. Genellikle merak düzeyinde kalan bu gözetleme ve gözetim, teknolojinin gelişmesi, ses ve görüntü kaydı yapan aygıtların ortaya çıkması ve durmaksızın gelişmesi karşısında değişikliğe uğramış ve kötü niyetli bir yapıya bürünmüştür. Bu kötü yön ve yoldaki gelişmelerden sonra Amerika ve Avrupa devletlerinin gündemine 1960’lardan sonra kişisel veriler kavramı ortay çıkmış ve kişisel veriler ile ilgili bir takım uluslararası sözleşmeler, yönergeler hazırlanarak imzalanmıştır. Türkiye de bu sözleşme ve yönergeleri imzalayan devletlerden birisidir. Nihayetinde 2016 yılında hem 108 sayılı sözleşme mecliste kabul edilmiş ve aynı yıl Kişisel Verileri Koruma Kanunu çıkarılmıştır.

Kişisel Verileri Koruma Kanununun yürürlüğe girmesi ile ilgili pek çok yönetmelik ve rehber de yayımlanmış ve kişisel verilerin önemi Türk Kamuoyuna fark ettirilmeye çalışılmıştır.

Kanuna göre kişisel veri “ kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgi”.dir. Yani bir kişinin sadece adı, soyadı, kimlik numarası, pasaport numarası, anne- baba adı değil kıyafeti, ten rengi, etnik durumu, dini inancı… vb gibi aklınıza gelebilecek her türlü bilgi kişisel veridir. Kişilere ilişkin tüm bu veriler kanunlarımız tarafından tam olarak korumaya alınmıştır.

Sosyal medyanın ve benzeri paylaşım platformlarının kullanımının son derece arttığı, kişilerin birbirlerini bu platformlar üzerinden gözetlediği, merakını giderdiği düşünülünce kişisel verileri korumanın önemi çok daha iyi anlaşılmaktadır.

Son yıllarda ve özellikle son aylarda restaurant, bar, cafe, disco vb işletmeler işletmelerinin işlerliğini, doluluğunu, ne kadar eğlenceli olduğunu göstermek, müşteri profillerini fark ettirmek ve yeni müşteriler çekmek için dolu oldukları anlara ait ,kişilerin tam olarak seçilebildiği video çekimlerini, fotoğrafları işletmenin sosyal medya hesaplarından ve/veya işletme sahiplerinin hesaplarından yayımlamaktadırlar. Tabiki bu paylaşımları yaparken hukuki ve cezai sonuçlarından bihaberdirler!

Peki, bu kayıt altına alma ve paylaşımların hukuki ve cezai sonuçları nelerdir?

Hem uluslararası ve hem de kendi iç hukuki düzenlemelerimize göre kişilerin rızası olmaksızın görüntülerinin kayıt altına alınması , kaydedilmesi , yayımlanması ve bir başkasına verilmesi kesin olarak kanuna aykırıdır..Bunun sonucu olarak örneğin XXX CAFE olarak müşterilerinizden hiçbirinin yemek yerken, eğlenirken, oynarken, tek veya misafirleri ,arkadaşları ile birlikte kayıt altına alamaz , fotoğraflarını çekemezsiniz! Gün içerisinde veya akşam dışarı çıkanlar aileleri ile , iş arkadaşları ile ,sevgilileri ile , günlük arkadaşları ile birlikte olabilirler bu mekanlarda. Ticari hayattaki rakiplerinin bilmemesi gereken gizli bir iş görüşmesi de olabilir. Bu görüntüler kişilerin yerini hasımlarının öğrenmesini de sağlayabilir ve hatta kötü olaylara da sebep olabilir! Boşanmalara, sevgililerin ayrılmasına, iş ilişkilerinin sonlanmasına da sebep olabilir.

Tüm bu çekimler kişilerin özel hayatını ihlal etmekte ve özel olarak da kişisel verileri üzerinde suç işlenmesine neden olmaktadır. Kayıt altına almak kanuna aykırılık oluşulduğu gibi bu çekim ve fotoğrafları yaymak daha da ağır sonuçları olan suçtur. Elbetteki özel hayatın gizliliğinin ihlali ve kişisel verilerin kayıt altına alınarak yayınlanmasının ciddi oranda tazminat yükümlülükleri de vardır. Sadece bir tek anın kayıt altına alınması (video çekimi) ve yayınlanmasının yüz binlerce Türk Liralık tazminat yükümlülüğü doğabilir. Defalarca yayınlamayı düşünün bir de!

Özel hayatın gizliliği Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 8. Maddesine dayalı olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Tarafından korunmaktadır. Bu koruma iç hukuk yolları ile yeterli koruma ele edilemememsi halinde son aşama olarak başvurulan uluslararası bir yoldur. Bu yazının konusu kısaca Türk Hukuku bakımından korumanın kısa bir özetidir.

Ülkemizde Ceza Hukuku bakımından, Türk Ceza Kanunu 135, 136, 138. Maddelerinde kişisel veriler ile ilgili farklı suç tiplerine ilişkin düzenlemeler getirmiştir. Bu maddelerin sadece metnini okumak dahi kayıt ve yayın yapanların karşı karşıya kalabilecekleri cezai durumu tüm açıklığı ile ortaya koymaktadır. Madde metinlerinin basit hallerini anlaşılabilir olması nedeni ile paylaşıyorum.

T.C.K md 135:  Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydeden kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

Tütüncü Kepez Belediyesi Personeliyle Veda Yemeğinde Buluştu Tütüncü Kepez Belediyesi Personeliyle Veda Yemeğinde Buluştu

Madde metninden anlaşıldığı üzere bir kişi ile ilgili yapacağınız kayıt nedeni ile alabileceğiniz asgari ceza en az 1 yıl hapis cezasıdır!

T.C.K md 136: Kişisel verileri, hukuka aykırı olarak bir başkasına veren, yayan veya ele geçiren kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Bir kimseye ait kişisel verileri yayan, bir başkasına veren kişinin alacağı ceza bir önceki maddeye göre alınacak cezanın iki katı fazla yani asgari iki yıl hapis cezasıdır.

T.C.K. md 138: Kanunların belirlediği sürelerin geçmiş olmasına karşın verileri sistem içinde yok etmekle yükümlü olanlara görevlerini yerine getirmediklerinde bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası verilir.

Kanuna uygun olarak kaydedilmiş verileri, kanunun belirlediği sürelerin geçmesine rağmen yok etmeyenler de en az 1 yıl hapis cezasına çarptırılabileceklerdir.

Yukarıdakiler sadece cezai bakımdan karşılaşılabilecek durumlara ilişkin hükümlerdir. Kişisel verilere karşı ortaya çıkacak hukuka aykırılıklar için bir de İdari Yaptırımlar söz konusu olacaktır. İdari yaptırımların en önemlileri K.V.K.K (Kişisel Verileri Koruma Kanunu)md 18 de düzenlenmiş olup, maddede sayılan hukuka aykırılıkları yapanlar 2022 yılı için 132.393,00.-Türk Lirasından, 2.678.866,00 Türk Lirasına kadar idari para cezasına çarptırılabileceklerdir.

Bu idari yaptırımlara ek olarak Kişisel Verileri Koruma Kurulunun vereceği cezalar da ciddi mağduriyetlerin ortaya çıkacağı açıktır.

Cezai ve idari yönden karşılaşılacak yaptırımların yanında, görüntüsü kaydedilen ve yayılan kişilerin ilgili işletmeler aleyhine açacakları maddi ve manevi tazminat davalarının miktarı oldukça yüksek rakamlara ulaşacaktır. Türk Medeni Kanunumuzdaki kişiliğin korunmasına ilişkin hükümler nedeni ile her bir müşterinin, misafirin açacağı binlerce liralık tazminat davalarının boyutları düşünülünce, bu bedellerin işletmeler tarafından karşılanması dahi mümkün olamayabilir.

İşletmeler ne kadar dolu olduklarını, müşterilerinin ne kadar tanınmış ve popüler kişiler olduğunu, hangi milletten kişilerin işletmelerine geldiğini, ne kadar eğlenceli ortamları olduğunu… vb göstermek isteyebilirler. En iyi tanıtım yönteminin bu olduğunu düşünebilirler. Fakat bu davranış yukarıda genel olarak anlatıldığı üzere çok büyük cezai ve hukuki (tazminat) risklere açılan fotoğraf ve video çekimlerinden sonra yapılacak yazılarda işletme müşterilerinin tanınmayacak hale getirilmesidir. Kişi ve/veya kişilerin görüntüleri kaydedilecek ve/veya yayınlanacak ise mutlaka açık rızaları (hatta yazılı olarak) alınmalıdır.

Açık rızanın alınmasından velilerin silinmesi ve yok edilmesi aşamasına kadar yapılması gerekenler bir kitap boyutunda bilgilendirmeyi gerektirdiği için an azından şu kısa ve öz önlemlerin alınması cezai ve hukuki sorumluluklardan kurtulmak veya sorumluluk miktarlarını azaltmak bakımından önemlidir. İşletmeler tarafından yapılan yayınlar çoğunlukla kısa süreli hikaye tarzında yapılmakla hikaye süresi sonunda mutlaka derhal kayıtlar silinmeli ve yok edilmelidir. İşletme sayfalarında paylaşılmak istenen video ve fotoğrafların da ne kadar süre ile sayfada tutulacağı konusunda müşterilerden açık rıza alındıktan sonra yayın yapılmalı ve sayfada rıza verilen süre kadar tutulmalıdır. Süre sonunda tüm kayıtlar silinmeli ve yok edilmelidir."