Prof. Dr. Tevfik Özlü, ''10 ya da 15 öğrencinin olduğu sınıflarla 50 kişilik sınıfları aynı görmemek lazım. Bu da önemli bir şey bulaştırma açısından. Okul bazlı, kent bazlı değerlendirilmesi gerekir. Ulusal karar yerine bölgesel bazlı, okul bazlı, hatta fizibilite yapılabilir'' dedi. Uyarılarda bulunan Özlü, korona virüsle mücadelede 4 tehdidi şöyle sıraladı: ''Büyük aile yapısı yani çocukların nineleri ve dedeleriyle ilişkisi, kalabalık sınıflar, mutasyonlu virüs ve vaka sayılarının artmış olması...''

''İl il, okul okul'' bakmak lazım diyen Özlü, NTV canlı yayınında şu açıklamaları yaptı:

''Önce şunu söylemek isterim. Ben bir hekimim, okulların açılmasıyla ilgili riskleri söyleyeceğim. Ama bunlar okullar açılmasın, geç açılsın anlamına gelmez. Ben tehlikeyi dile getirmek zorundayım, bu benim sorumluluğum. Ben bu riskleri, olasılıkları konuşurum ama karar verici değilim. Karar verici Milli Eğitim Bakanlığı.

Ben burada sözü söylerken kendimi eğer frenlersem denge iyi kurulamaz. Sağlık açısından risk nedir; dile getireceğim. Kamu yönetimi tüm tarafları dinleyecek ve kendisi bir karar verecektir.

Okullarla ilgili dünyadaki durum her ülkede aynı değil. Bazı değerler söz ediliyor ama bunlar aynı değil. Bazı okullar, bazı kültürler, yaşam farklılıkları var. Okulların açılmasının salgının yayılmasında katkısı olmadığı gösterildi. Okul içinde enfeksiyon görüldü ama yaygın bir bulaş rapor edilmedi. Okuldan da bulaş olduğu yönünde kanıtlar yok.

Okullar öncelikli olarak kapatılması gereken yerler olarak görülmüyor. Veya açılması için de öncelikli olarak söylenebilir.

İsrail'de örneğin, okullarda ciddi enfeksiyon riski artışı görülüyor. Bizdeki durum nasıl? Bunu destekleyecek veri yok. Ama dünyada bu konudaki çalışmaları ben de okumuştum.

Bizim bir riskimiz şu. Geniş aile yapımız var. Okul çocuklarımız nineleriyle, dedeleriyle devamlı iletişim halindeler. Kalabalık aile, bir arada olma, birbirinin evine gidip gelme, yeme-içme, vakit geçirme. Çocuklar biliyorsunuz daha düşük riske sahip ama yaşlılar tam tersi. Bu iki jenerasyon arasındaki ilişkinin dikkate alınması gerekir.

Her aile aynı değil. Çekirdek aile var, evine dönen var, haftada bir iki defa büyük babasıyla bir araya gelen aile var. Yani burada homojen bir durum yok. Konuşurken genelleme yapmak, etkili olur-olmaz demek doğru olmayabilir. Buna dikkat çekmek isterim. Çocukların bulaştırma olasılığı bizim gibi toplumlarda biraz daha yüksek.

10 kişi, 15 kişi öğrencinin olduğu sınıflarla 50 kişilik sınıfları aynı görmemek lazım. Bu da önemli bir şey bulaştırma açısından. Okul bazlı, kent bazlı değerlendirilmesi gerekir. Ulusal karar yerine, bölgesel bazlı, okul bazlı hatta fizibilite yapılabilir.

ÖĞRETMENLERE AŞI ÖNCELİĞİ ÇAĞRISI

Bu yapılan sıralamanın da kendine göre bir mantığı var. Ama şunu söyleyemeyiz. Öğretmenler aşı olursa okullarda risk biter diye bir şey yok. Ama şöyle düşünmeyelim. Öğretmenleri aşıladık, artık risk olmaz gibi bir düşünce yanlış.

MUTASYONLU VİRÜS

Üçüncü dile getirilmesi gereken; mutasyon var virüste biliyorsunuz. Ve dünyada yayılıyor. Türkiye'de de vakalar tespit edildi. Bunun özelliği de genç yaşta, çocuk yaşta daha fazla hasta çıkması ve ağır seyretmesi. Dolayısıyla daha net olarak bilemediğimiz artmış bir tehdit görünüyor.

Bu üçünü bir araya getirerek Milli Eğitim Bakanlığı kararını verecektir.

SALGIN AZALMADI, HIZ KESMEDİ

Benim 31 Ağustos ile ilgili çekincelerim vardı. Maalesef bu çekinceler ilerleyen dönemde tekrar kapanmaya gidecek şekilde doğrulanmış oldu. Umarım bu dönemde bu adımlar atılacaksa tedbirli, kademeli ve acele edilmeden atılır. Çünkü dünyada salgın durmadı. Bakın ben dördüncüsünü de söyleyeyim.

Biz okulları kapattığımızda, Türkiye'deki vaka sayısı şimdiki vaka sayısından daha düşüktü. Biz o dönemde okulları kapattık. Türkiye'deki vaka sayısı da azalmış değil. Dünyadaki vaka sayısı da çok daha fazla. Salgın azalmadı, hız kesmedi.

Ben açılmasın demem, diyemem. Ben de öğrencilerimi özledim. Bir an önce okulların açılmasını istiyorum.''